İçeriğe geç

Sübhane Rabbiyel Azîm demek farz mı ?

Bir akşam namazı sonrası, sabahın huzurundan sonra büyülü bir sessizliğin içinde, Fatma ve Ali, birbirlerine bakarak oturuyorlardı. Her ikisi de namazlarını bitirmişti, ama bir konu, akıllarını meşgul ediyordu. Fatma, namazın ardından yaptığı zikirleri sessizce düşünüyor, bu konuda ne kadar doğru yaptığını sorguluyordu. Ali ise aynı düşüncelerle kalakalmıştı, ama bir farkla: O, konuyu daha çok çözmeye odaklanıyordu. Fatma’nın dudaklarında beliren “Sübhane Rabbiyel Azîm” cümlesi, bir soruya dönüştü: “Bu sözü söylemek farz mı?”

Sübhane Rabbiyel Azîm: Kalpteki Huzur ve Sorular

Sübhane Rabbiyel Azîm, namazda bir tesbih olarak dile getirilen bir cümledir. Allah’a, tüm eksikliklerden arınmış ve yüce olan bir varlık olarak selam durduğumuzu ifade eder. Ancak işin asıl sorusu, bu duayı her bir namazda dile getirmek zorunlu mudur? Farz mıdır, yoksa sadece bir sünnet midir? Fatma, bu konuda meraklıydı; bu duayı her namazda hep söylüyor, ama doğru olup olmadığından emin değildi. Ali ise, her zaman olduğu gibi, çözüm odaklı bir yaklaşım benimsedi. “Bunu araştırmalıyız,” dedi. Bu sorunun cevabını bulmak, hem dini anlamda hem de içsel huzur açısından çok önemliydi.

Ali’nin Çözüm Arayışı: Farz mı, Sünnet mi?

Ali, pratik bir yaklaşım benimsedi. Hemen birkaç kaynağa başvurdu. Kendini derin bir araştırmaya adadı. Dinî bilgiler, fıkıh kitapları ve ilahiyat derslerinden öğrendikleriyle, “Sübhane Rabbiyel Azîm” ifadesinin farz olmadığını öğrendi. Evet, bu ifade namazın bir parçasıydı ve çok büyük sevapları vardı. Ancak, bir Müslüman için namazın sonunda “Sübhane Rabbiyel Azîm” demek farz değildi, fakat sünnetti. Yani, bunu söylemek büyük bir sevap sağlasa da, yapılmadığı takdirde namazın geçerliliğini etkilemezdi. Ali, bu bilgiyi Fatma’ya aktardığında rahatlamıştı. Sonuçta, her şey netti: Bir seçim meselesiydi, ama tavsiye edilen bir seçim.

Ali, her zaman olduğu gibi problemi çözmek üzerine düşünmüştü. Bunu duymak, ona tatmin edici bir huzur verdi. Bütün mesele çözülmüş, netleşmişti. Fatma da, Ali’nin pragmatik yaklaşımını takdir etti, ama içsel bir tatmin arayışı hala vardı. “Gerçekten sadece sünnet olduğuna mı inanıyorsun, Ali?” diye sordu.

Fatma’nın Empatik Yaklaşımı: Bir Bağ Kurma Arayışı

Fatma, duygusal ve derin bir şekilde yaklaşarak bu soruya cevap verdi. O, sadece bir dini hükmün ötesinde, mananın kalbine inmeye çalışıyordu. Onun için “Sübhane Rabbiyel Azîm” demek, bir tür teslimiyet, bir tür huzur demekti. Her sözün, insan ruhunda bir yeri olduğunu düşünüyordu. Bu kelimeler, Allah’a yakınlık hissi, manevi bir arınma sağlıyordu. Fatma, bu kelimelerin kalpten geldiğinde büyük bir etki oluşturduğuna inanıyordu.

Fatma’nın bakış açısı farklıydı; onun için bu sadece bir sünnet değil, bir fırsattı. Her tesbih, bir adım daha yakınlaşmak, her “Sübhane Rabbiyel Azîm”, her defasında daha derin bir huzur ve gönül rahatlığıydı. Ali’nin bilimsel ve çözüm odaklı bakış açısına rağmen, Fatma bu duayı kalbinde derinlemesine hissediyordu. Her sözcük, bir dua gibi ruhunu sarhoş ediyordu. Farz olup olmaması, onun için ikinci planda kalıyordu. En önemli şey, kalbinin bu sözlerle ne kadar dinginleştiğiydi.

Farz Olmasa da Değerli: Her Namazda Bir Yansıma

İkisi de, farklı yaklaşımlarının birleştirilebileceğini fark ettiler. Evet, “Sübhane Rabbiyel Azîm” demek farz değildi, ama kesinlikle büyük bir sevap kaynağıydı. Namazı bitirdiklerinde, her ikisi de aynı huzuru bulmuştu. Ali, çözümünü bulmuş ve kalbine derin bir huzur yerleşmişti. Fatma ise, her kelimeyle Allah’a yaklaşmanın verdiği manevi bir tatminle rahatlamıştı. İkisinin de içsel yolculukları farklıydı, ancak aynı amaca hizmet ediyordu: kalp huzuru ve Allah’a yakınlık.

Sonuç: Huzur, Farz Olmayan Ama Gönülden Yapılan Her İbadette

Bir şeyi unutmamak gerek: Dini görevler, insanın gönlünden gelir. “Sübhane Rabbiyel Azîm” demek farz değil, ama bu kelimeler kalpten söylendiğinde, insanın içini aydınlatan bir nur gibi yayıldığı kesindir. İster Ali gibi çözüm odaklı bakın, ister Fatma gibi duygusal bir yaklaşım benimseyin; her iki bakış açısı da bir noktada buluşur. Huzur, sadece dini kuralların ötesinde, kalbin niyetinde ve samimiyetindedir.

Peki, siz ne düşünüyorsunuz? “Sübhane Rabbiyel Azîm” demek sizin için ne ifade ediyor? Yorumlarda görüşlerinizi paylaşın, belki birileri de bu hikâyeden ilham alır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort
Sitemap
elexbetvdcasino yeni giriş adresibetexper yeni girişsplash