İçeriğe geç

Kültürel emperyalizm ne demektir sosyoloji ?

Kültürel Emperyalizm: Kendi Kimliğini Kaybetmek

Bir sabah, Kayseri’nin o tipik rüzgârının arkasında, annemle birlikte pazara gitmek üzere evden çıktım. Bazen sabahları, sanki dünyada yalnızca ben varmışım gibi hissediyorum; sokaktaki her şey bana yabancı. O gün de öyleydi. Herkes bir şeyler alıp satarken, ben bir yandan etrafı izliyor, diğer yandan kaybolmuş gibi hissediyordum. Kültürel emperyalizm denilen şeyin ne olduğunu o gün tam olarak anlamadım ama o duyguyu o kadar derinden hissettim ki, bir anda sanki her şey yerine oturdu. Ne olduğunu bilmesem de, nasıl hissettiğimi biliyordum.

Pazarda Bir Yabancı Olmak

Anneme eşlik ederken, pazardaki renkler, kokular ve sesler birbirine karışıyordu. Ama bir şey eksikti. Herkes çok meşguldü, kimse etrafına bakmıyordu. Özellikle etrafımda gördüğüm gençler beni tedirgin ediyordu. Onların giydiği kıyafetler, konuşmaları, yürüyüşleri – hepsi bir tür yabancılaşmayı hissettiriyordu. Gerçekten de, bu gençler kendi köklerinden ne kadar uzaktılar, hiç farkında değiller miydi? Kimse bu şekilde düşünmüyordu, çünkü onlar için bu sadece “moda”ydı. Oysa bana göre, o gençlerin kıyafetleri ve tavırları, bir şeyin kaybolduğunun simgesiydi.

O an, bir kelime geldi aklıma: Kültürel emperyalizm. Belki bir dersten ya da kitaplardan duymuştum ama o gün kelimenin anlamını gerçekten hissettim. Kültürel emperyalizm, bir kültürün diğerini baskılayarak, onu kendi normlarına, değerlerine, hatta yaşam tarzına benzetmesi olarak tanımlanabilir. Ama bence bu, sadece bir baskıdan ibaret değildi; aynı zamanda bir kimlik kaybıydı. Bunu pazarda görüyordum. Çevremdeki insanlar, birbirlerine yabancıydılar. Tüm bunlar, Batı’nın dayattığı modern yaşam tarzını taklit eden bir kültür emperyalizminin sonucu muydu?

Bir Melodiye Karışan Yabancı Dil

Pazarın çıkışında, annemle bir çay içmek üzere oturduğumuz kafede bir şey dikkatimi çekti. Çalışan genç, bir şarkı çalıyordu – ama bu şarkı Türkçe değildi. Bir yandan bir yandan kahvemizi yudumlarken, o şarkının ritmi içime işledi. Önce keyifli buldum, sonra garip bir şekilde rahatsız oldum. Türkçe, Kayseri’nin sokaklarında yankılandığı gibi, bir şekilde yerel tınısı vardı. Ama şimdi, bu şarkının ritmi bana başka bir dünyanın, başka bir kültürün çağrısını yapıyordu. Bunu kimse fark etmiyordu, ama ben farkındaydım. Her şey, iç içe geçmiş bir kültürel karmaşanın parçası gibiydi.

Genç, Spotify’dan çaldığı şarkı ile adeta küresel bir ağın parçasıydı. Kendi kültürüne, kendi geleneklerine ne kadar yabancıydı, bunu fark etmeden geçiştiriyordu. O şarkıyı dinlerken hissettiğim şey, bir arada yaşamaya çalışan ama birbirine dokunmayan iki dünyaydı. Beni sarhoş eden o şarkı, bir yandan kültürel emperyalizmin etkilerini daha da derinleştiriyordu.

Kimlik Kaybı ve Geriye Dönüş

Kültürel emperyalizm bir şekilde hayatımda hep vardı, ama hiç bu kadar net bir şekilde hissetmemiştim. Annemin bana her zaman “Bizim değerlerimiz, bizim geleneklerimiz” diye söylediği sözler, şimdi daha fazla anlam kazanıyordu. Geriye dönüp baktığımda, o şarkının arka planda çalması bir şeyin göstergesiydi: Kendi kimliğinden ve kültüründen kaçan bir nesil. Farkında olmadan, kültürel kimliklerini kaybetmeye başlamışlardı.

Biraz daha içimi dökmek gerekirse, o an ruhumda bir boşluk hissettim. Kültürel emperyalizm, sadece o gençlerin moda ve müzikle sınırlı değildi. Bir ulusun geçmişi, kültürel kodları ve kendini ifade etme şekli, başka bir yerde öne çıkan “yenilikçi” şeylerle yer değiştirmeye başlamıştı. O kadar büyük bir değişim, o kadar güçlü bir etkiydi ki, aslında bir nevi kimliğimi de kaybetmek üzere olduğumu düşündüm. Kültürümüz, dışarıdan gelen etkilerle silinmeye başlamıştı.

Hayal Kırıklığı ve Umut

Şimdi geriye dönüp baktığımda, kaybolan bir kimliğin, kültürel bir emperyalizmin etkisi altında ne kadar zor bulunabileceğini daha iyi anlıyorum. Ama aynı zamanda, bu yaşadıklarım bana bir şey öğretti: Kültürel emperyalizm, ne kadar büyük olursa olsun, onun karşısında durabilecek bir şeyler de var. Belki de en önemli olanı, kendi kimliğimizi ve kültürümüzü her zaman hatırlamak. Sadece dinlediğimiz müzik değil, yaşadığımız yer, tarihimiz ve geleneklerimiz de biziz.

Sonuçta, bu hayal kırıklığı bana bir şey öğretti: Kültürel emperyalizme karşı en büyük direncimiz, kaybolan kimliklerimizi yeniden keşfetmekte yatıyor. Her ne kadar küreselleşen dünya hepimizi aynı tonda bir melodiye çekmeye çalışsa da, biz kendi şarkımızı çalmaya devam edebiliriz. Hem de en yüksek sesle.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort
Sitemap
elexbetbetexper yeni girişilbet